AH Çocukluğum

AH Çocukluğum

AH Çocukluğum


Çocukluğun Tadı – Benim 8 Yaşında Başlayan Sessiz Yolculuğum
Sekiz yaşındaydım. Hayat, bir anda değişti. Dayım, annemi Almanya’ya işçi olarak götürdü.
Amaç, bir yıl sonra babamı da yanına alıp yeni bir düzen kurmaktı. Ve öyle de oldu.


O bir yıl içinde biz üç kardeş olduk: Vedat, Hamiyet ve ben, Bekir.
Annemin yokluğunda bize “ebem” baktı—babamın annesi. 
İyi kötü demeden, elinden geleni yaptı. 
O zamanlar yoksulluk vardı belki ama hatırladıkça içimi ısıtan bir tat da vardı. 
O tat, Çandır’ın yemeklerinde gizliydi.
Höşmerim mesela… peynirin, irmiğin ve şekerin aşkıydı o.
Düğürcük aşı, bulgurun en sade ama en tok haliydi.
Sisli soba, odun ateşinde yanan, dumanı ekmeğe sinen bir zaman makinesiydi.
Ekmek üzerine konan bulgur pilavı, o günlerin en büyük ziyafetiydi.
O yemeklerin kokusu, çocukluğumun oyunlarına karışırdı.
Toprak sokaklarda oynarken, ebemin sesini duyardım: “Yemeğe gelin!”
Koşardık. Aç değildik belki ama o sofrada oturmak, o sıcaklığı hissetmek… işte o doyumsuzdu.
O iki üç yıl, hayatımın en sade ama en lezzetli yıllarıydı.
Yoksulluk vardı ama eksiklik yoktu.
Çünkü sevgi vardı, çünkü umut vardı, çünkü çocukluk vardı.

Benzer Haberler
Rastgele Oku